Translate

23 Ekim 2014 Perşembe

... ve Mona Roza


Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara 
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi 
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara 
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi 
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara 
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi 
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara 

Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü 
Ve boğazımı sıktı parmaklar ince uzun 
Günahkar toprağımın saçından bir tel düştü 
Sana ne olmuş Roza, bir derde tutulmuşsun 
Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti 
Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun 
Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü 

Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa 
Her şeyim sizin olsun, hep sizin, kesik başlar 
Rüyasında örümcek başlarsa ağlamaya 
İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar 
Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa 
Gibi ölüm önünde özbenliğim yavaşlar 
Öyleyse bu şapkayı atıyorum ırmağa 

Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır 
Ve kediler de her gece sürünür yastıklara 
Denizleri bahtiyar eden günler kısalır 
Satılmayan çiçekler zehirli ve kapkara 
Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır 
Bir geyiğin eriyen gözleri düşer kara 
Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır 

Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık 
Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi 
Sana da Mona Roza, taşbebeği bıraktık 
Ellerinde kılıçlı balıkların bir dişi 
Senin hatıran kadar büyük, yeni, karanlık 
Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi 
Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık 

Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim 
Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura 
Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim 
İtimat edeceğim şu belalı yağmura 
Ruhumu bayrak yapıp ben teslim edeceğim 
Asılmış bir adamın iki eli yağmura 
Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim 

Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni 
Ve bir şehir yaratmak ruhundan Geyve diye 
Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni 
Katıvermek sessizce söylenen bir türküye 
Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni 
Ve son vermek bu bitmeyen şarkıya 
Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni 

Sana tavus kuşunun içine girdiğini 
En son söz olarak söylemek istiyorum 
İçimde tavusların kaybolduğunu 
Bana da bir çift ak kanat kaldığını 
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum 
İçime girdiğini, tüyünü yolduğumu 
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum 

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara 
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi 
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara 
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi 
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara 
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi 
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara... 



Sezai Karakoç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder